Translate

27 Aralık 2013 Cuma

Gözlerin Gök- Yüzünde Bir Dolunay




Diyelim 

ki  sessiz  gecede  poyraz…

Sis  çökmüş  o  heybetli  dağlara;

yurdun 

da  kar  altında,  gözlerin  gök-

yüzünde  bir  dolunay.



Diyelim   ki  sessiz  gecede  poyraz…  Sis  çökmüş  o  heybetli  dağlara;  yurdun   da  kar  altında,  gözlerin  gök-  yüzünde  bir  dolunay.



























Diyelim ki  sınamışsın  uzaklığın  ihanetini.

Seslere  çarpmış  sesin,

ama  ulaşmamış  hiçbir  yere  nefesin…

Diyelim ki  şarabın  dökülmüş,  suların kesik,

bu  hayat  seni  bir  oyuncak  sanıyor…



Diyelim ki  sana  çıldırmak  yasak,  sana  ağlamak

yasak,  yarın  yasak,  düş  yasak  sana. 

Diyelim ki  üşüyorsun  kısacık  bir  ömrün  sığınağında;

bir  çay  bile  ısmarlamıyor  hayat!



Diyelim ki  lekesiz  hiçbir şey  kalmamış  artık;

sis  çökmüş  güvendiğin  dağlara…



Kederli  bir  süvari  ol  orda,  sen  orda!

Bıkma  atını  mahmuzlamaktan,

bıkma  bu  puştlar  panayırında

berrak  nehirler  aramaktan…



Yaslı  bir  kışa  rehin  düşse de  günler,

kalbindeki  tomurcuğu  bahara  büyüt;

o  tomurcuk  düşlerinin  yağmuruyla  ıslansın.
     


Çünkü  her insan  bir  limandır  başucunda  tekneler;

çünkü  herkesin  hüznü  kocaman,  aşkları  dalgın…

Kimi  kanıyor  şahdamarından,

kimi  bozgununda  yetim,  dervişan,

kimi  aşklarıyla,  düşleriyle  perişan…




Yamalı  yerlerinden  

kanıyor  hayat,

tutunduğun  günlerinden

soluyor  hayat.



Bu yüzden  salıver  düşlerini  kendi  uğruna  yansın;

salıver  düşlerini  ateşlere  abansın!



Tutunduğun  yerlerinden  solarken  hayat,

bıkma  atını  mahmuzlamaktan;

bıkma  sendeki  insan  için,

derin  uçurumlar  arşınlamaktan…



Yaslı  bir  kışa  rehin  düşse de  günler,  kalbindeki  tomurcuğu  bahara  büyüt;  o  tomurcuk  düşlerinin  yağmuruyla  ıslansın; ıslansın...  Çünkü  senin de  bir  ütopyan  varsa,   i n s a n s ı n…


















Yaslı  bir  kışa  rehin  düşse de  günler,

bir gün  rüzgâr  esecektir  suların  serinliğinden;

bir gün  kırlangıçlar da  geçecektir  göğün  genişliğinden.



Yaslı  bir  kışa  rehin  düşse de  günler,

kalbindeki  tomurcuğu  bahara  büyüt,

o  tomurcuk  düşlerinin  yağmuruyla  ıslansın;

ıslansın… 




Çünkü  senin de  bir  ütopyan  varsa, 

i n s a n s ı n…




Yılmaz Odabaşı






20 Aralık 2013 Cuma

Nehir




Ne o, nehir kanıyor ona mı bakıyorsun? Ben yaptım! Attım avucumda duran taşı, sudaki yüzüme. Yüzüme bir şey olmadı da  nehir kanadı işte...

























Ne o,  nehir  kanıyor  ona mı  bakıyorsun? 

Ben  yaptım! 

Attım  avucumda  duran  taşı,  sudaki yüzüme. 

Yüzüme  bir şey  olmadı da  nehir  kanadı  işte...










14 Aralık 2013 Cumartesi

Hayatı ıskalama lüksün yok senin



Bir  aşk için  yapabileceğin  her şeyi  yaptığına  inanıyorsan

ve

buna

rağmen

hala

yalnızsan

için  rahat  olsun,

giden  zaten  gitmeyi  kafasına  koymuştur

ve

yaptıkların  onun  dudağında  hafif  bir  gülümseme

yaratmaktan  başka  hiç bir  işe  yaramayacaktır.



Sen  kendini  paralarken

o  her zaman  bahaneler  bulmaya  hazırdır.

Hani  ağzınla  kuş  tutsan

'' bu  kuşun  kanadı  neden  beyaz  değil? ''  diye

bir  soruyla  bile  karşılaşabilirsin...



İki  ucu  keskin  bıçaktır  bu  işin.

Yaptıklarınla  değil,  yapmadıklarınla  yargılanırsın  her  zaman.

Bu  mahkemede  hafifletici  sebepler  yoktur.

İyi  halin  cezanda  indirim  sağlamaz.



Sen,  '' ama  senin  için  şunu  yaptım ''  derken

O,  '' şunu  yapmadın ''  diye  cevap  verecektir.

Ve  ne  söylesen  karşılığında  mutlaka  başka bir  iddiayla  karşılaşacaksındır.



Üzülme,

sen  aşkı  yaşanması  gerektiği  gibi  yaşadın.

Özledin,  içtin,  ağladın,  güldün,

şarkılar  söyledin,  düşündün,  şiirler  yazdın.



'' Peki  o ne  yaptı? ''  deme.

Herkes  kendinden  sorumludur  aşkta.

Sen  aşkını  doya doya  yaşarken,

o  kendine  engeller  koyuyorsa  bu  onun  sorunu.

Bir  insan  eksik  yaşıyorsa

ve  bu  eksikliği  bildiği  halde  tamamlamak  için  uğraşmıyorsa

sen  ne  yapabilirsin ki  onun  için?


Herkes kendinden sorumludur aşkta. Sen aşkını doya doya yaşarken, o kendine engeller koyuyorsa bu onun sorunu. Bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için? Hayatı ıskalama Lüksün yok senin. Onun varsa bırak o lüksü sonuna kadar yaşasın.
























Hayatı   ıskalama  lüksün  yok  senin.



Onun  varsa,  bırak  o  lüksü  sonuna  kadar  yaşasın.



Her  zamanki  gibi  yaşayacaksın  sen.

 '' Acılara  tutunarak ''  yaşamayı  öğreneli  çok  oldu.

Hem  ne  olmuş  yani,  yalnızlık  o  kadar da  kötü  bir şey  değil.

Sen  mutluluğu  hiç bir  zaman  bir  tek  kişiye  bağlamadın ki...



Epeydir  eline  almadığın  kitaplar  seni  bekliyor,

kitap  okurken de  mutlu  oluyorsun  unuttun mu?

Kentin  hiç  görmediğin  sokaklarında  gezip

yeni  yaşamlara  tanık  olmak da  keyif  verecek  sana.

Yine  içeceksin  rakını  balığın  yanında,

üstelik  dilediğin  kadar  sarhoş  olma  özgürlüğü de  cabası...



Sen  yüreğinin  sesini  dinleyenlerdensin

ve

biliyorsun  aslolan  yürektir.



Yürek  sesi  ne  bilmeyenler

ya da

bilip de  duymayanlar  acıtsa da  içini

unutma:

Yaşadığın  sürece  o  yürek  var  olacak  seninle  birlikte.

Sen  yeter ki  koru  yüreğini

ve

yüreğinde  taşıdığın  sevda  duygusunu.



Elbet  bitecek  güneşe  hasret  günler

ve  o zaman

kutuplarda  yetişen  cılız  ve  minik  bitkiler  değil,

güneşin  çiçekleri  dolduracak  yüreğini...



Nazım  Hikmet  Ran





╔═══╗ ♪
║███║ ♫   [  ᴋᴇɴᴛ şᴀʀᴋıʟᴀʀı  -  ʜᴀʏᴀᴛ ᴅᴇᴠᴀᴍ ᴇᴅİʏᴏʀ  ]
║ (●) ♫
╚═══╝♪♪   ▄ █ ▄ █ ▄ ▄ █ ▄ █ ▄ █
ᴍɪɴ- - - - - - - - - - - - - - -- - - - - - - -- - - - -●ᴍᴀx












6 Aralık 2013 Cuma

Hayatın anlamı



Bir gün  çok  zengin  bir  adam  oğlunu  yanına  alarak,

insanların  ne kadar  fakir  olabileceğini  göstermek  için  onu  bir  köye  götürdü.

Çok  fakir  bir  ailenin  evinde  bir gün-bir gece  geçirdiler.


Hayatın anlamı öyküsü bize zenginlik ve fakirlik kavramlarını irdelememiz gerektiğini anlatıyor: Köy yaşantısı; doğa, hayvanlar ve doğal beslenme fakirlik midir ? Sanayi toplumu olmak ve para mı zenginlik dediğimiz şey?












Şehre  dönerken  baba  oğluna  sordu:

'' Yolculuğumuzu  nasıl  buldun? ''

'' Çok  güzeldi  babacığım ''  diye  cevap  verdi  oğlu.

'' İnsanların  ne kadar  fakir  olabileceğini  gördün  değil mi? ''

'' Evet.''

'' Peki  ne  öğrendin? ''

'' Şunu  gördüm ''  dedi  oğlu:

'' Bizim  evde  bir  köpeğimiz,  onların  dört  köpeği  var.

Bizim  evde  bahçenin  yarısına  gelen  bir  havuzumuz  var,  

onların  kilometrelerce  uzunluğunda  dereleri  var.

Bizim  taraçamız  ön  bahçeye  kadar,  onlarınki  ise  ufka  kadar  uzanıyor. ''




Ufaklık  konuşurken,  babası  şaşkınlıktan  tek  kelime  bile  edemedi.


Tolstoy' un çocuklar ile sohbet ederken çekilmiş bir fotoğrafı...














Ve  çocuk  ekledi:  

'' Ne  kadar  fakir  olduğumuzu  gösterdiğin  için,  teşekkür  ederim  babacığım. ''


Lev Tolstoy



29 Kasım 2013 Cuma

Öylesine


Kendi  karanlığımın  kavgasındayım  ben  artık.. 

Umarsız  ve  yalnız.. 




Nedir  derdim  bilmiyorum.. 

Ama  sevmiyorum  pek  çok  şeyi.. 



İnsanları  sevmiyorum..

Hep  kazanç  sağlamak  adına  yanında  bitenlerden  iğreniyorum.. 

Sanırım  bu  yüzden  yalnız  kalmayı  seviyorum.. 



Kendi  bunalımımda  kalmak, 

bir  sigara  yakıp  kayıplarıma  üflemek  istiyorum  dumanı... 



Yalnızlık mecburiyet değil benim için... Bir tercih... Ve hüner değil yalnız kalmak, maksat yalnızlığına hapsolmamak. Dudaklarım şarabın derdinde... Pişmanlıktan değil, sadece hatırladıklarımdan yorgunum...













Yalnızlık  mecburiyet  değil  benim  için.. 

Bir  tercih.. 

Ve  bir  hüner  değil  yalnız  kalmak, 

maksat  yalnızlığına  hapsolmamak. 




Şikayetçi  değilim.. 

Yaşadığım  her anın 

bana  verdikleriyle  mutluyum. 

İyi  ve  kötü  herşey.. 

Suskunum  ama  mutluyum... 



Dudaklarım  şarabın  derdinde... 

Pişmanlıktan  değil,  sadece  hatırladıklarımdan  yorgunum..



╔═══╗ ♪
║███║ ♫ [ JEHAN BARBUR - ÖYLESİNE ]
║ (●) ♫
╚═══╝♪♪ ▄ █ ▄ █ ▄ ▄ █ ▄ █ ▄ █
Min- - - - - - - - - - - - - - — - - - - - - — - - - -●Max
























28 Kasım 2013 Perşembe

Dün, bugün, yarın



İnsanlar,

güneş  doğup  batıncaya  kadar  yaşıyorlardı  hayatı.

Derken,

zaman  diye  üç  parçalı  bir şey  icat  etti  insan.



Bir  parçasına,  " dün "  dedi,

diğer  parçasına  " bugün ",

öteki  parçasına da  " yarın ".



Sonra  fesat  karıştı  zamana

ve  insan  bugünü  unuttu.



Dünü  düşünüp  pişman  oldu,

yarını  düşünüp  telâşlandı;

ama  işin  ilginç  tarafı,

tüm  telâş  ve  pişmanlıkları,

güneş  doğup  batıncaya  kadar  yaşadı.



Farkında  olmadan  rezil  etti  bugününü.

Oysa  yarın,  bugüne  dün  diyor,

dün de  bugün  için  yarın  diyordu.



Bir  türlü  beceremedi.



Bir  eliyle  yarına,  diğer  eliyle  düne  yapıştı.

Bugünü  eline  yüzüne  bulaştırdı...



Mutsuz  oldu  insan.



Ve  ne  gariptir ki,

yarının  telâşını da

dünün  pişmanlığını da

hep  bugün  yaşadı;



ama  bugünü  hiç  yaşayamadı.



Ne  yarın,  ne de  dün! 




Can Dündar




Dün bugün yarın şiiri/öyküsü bize yaşadığımız şimdi ki zamanın hatta anların ne kadar önemli ve değerli olduğundan, yaşamamız gereken güzellikleri ertelemeden zamanında yaşamamız gerektiğinden bahsediyor.

























Immanuel  Kant' ın  dediği  gibi:   ''  Zaman,  sessiz  bir  testeredir . . .''

                                                                
   

26 Kasım 2013 Salı

Sevdalı başım



Şarkıyı dinlerken ya da şiiri okurken sizi bir yerlere götüren, kendi iç dünyanızda bir yolculuk başlatan, yüreğinize dokunan nağmeler ya da dizelerden oluşur. Ben, bu şarkıyla ve dizelerle özdeşleşmişimdir  '' kendimce...''


















































╔═══╗ ♪
║███║ ♫   [ ZÜLFÜ LİVANELİ - sᴇᴠᴅᴀʟı ʙᴀşıᴍ ]
║ (●) ♫
╚═══╝♪♪   ▄ █ ▄ █ ▄ ▄ █ ▄ █ ▄ █
ᴍɪɴ- - - - - - - - - - - - - - -- - - - - - - -- - - - -●ᴍᴀx



























Bazı  şarkılar  vardır  hani  daha  melodisini  duyarken  sizi  bir  yerlere  götürür.

'Sevdalı Başım'  benim  için  o  şarkılardan  biri.  Kendi  içimde  bir  yolculuk  başlatır...

Yüreğime  dokunur,  kim bilir  belki  sizin de....  Zülfü  Livaneli' nin  emeğine,  yüreğine  sağlık!






24 Kasım 2013 Pazar

Kızılderili öyküsü İki kurt



Cherokee  kabilesinin  yaşlılarından  biri  torunlarına  eğitim  veriyordu.

Onlara  dedi ki:

"İçimde  bir  savaş  var.  Korkunç  bir  savaş.

İki  kurt  arasında:


                                                                                                                                                                 
İki kurt: Biri siyah biri beyaz, biri iyi olanı diğeri ise kötü olanı simgeliyor. Bir kızılderili öyküsünde anlatıldığı gibi iyi ve kötü hep içimizde var. Biz hangisini daha çok yapıyorsak kişiliğimizi ve hayatımızı da bir yandan bu iki özellikle donatıyoruz.




















Bu  kurtlardan  birisi;



korkuyu,  öfkeyi,  kıskançlığı,  üzüntüyü,  pişmanlığı,  açgözlülüğü,  

kibri,  kendine  acımayı,  suçluluğu,  küskünlüğü,  aşağılık duygusunu,

yalanları,  yapmacık gururu,  üstünlük  taslamayı  ve  egoyu  temsil  ediyor. 



Diğeri ise;



zevki,  huzuru,  sevgiyi,  umudu paylaşmayı,  cömertliği,

dinginliği,  alçakgönüllülüğü,  nezaketi,  yardımseverliliği,  

dostluğu,  anlayışı,  merhameti  ve  inancı  temsil  ediyor. 



Aynı  savaş  sizin  içinizde de  sürüyor  ve  diğer  tüm  insanların  içinde."



Çocuklar  anlatılanları  anlamak  için  bir  dakika  düşündüler  ve  içlerinden  biri 

 büyükbabasına; 


"Hangi  kurt  kazanacak"   diye  sordu.



Kızılderililer eğitime çok önem verirlerdi. Köyün yaşlıları ve bilgeleri, tecrübelerini gençlere ve gelecek kuşaklara bir araya toplanarak yaptıkları konuşmalarla aktarırlardı.



















Yaşlı  Cherokee  kısaca  cevapladı   "beslediğiniz"  ..........





SİZ  İÇİNİZDE  HANGİSİNİ  BESLİYORSUNUZ ?







╔═══╗ ♪
║███║ ♫   [ Cʜᴇʀᴏᴋᴇᴇ Sᴏɴɢ - Nᴀᴛɪᴠᴇ Aᴍᴇʀɪᴄᴀɴ Iɴᴅɪᴀɴ Lɪғᴇ - Eᴀʀᴛʜ Hᴀʀᴍᴏɴʏ ]
║ (●) ♫
╚═══╝♪♪   ▄ █ ▄ █ ▄ ▄ █ ▄ █ ▄ █
ᴍɪɴ- - - - - - - - - - - - - - -- - - - - - - -- - - - -●ᴍᴀx

























18 Kasım 2013 Pazartesi

Nejat Uygur





Nejat Uygur'un bir oyun sonrası söylediği o duygu dolu söyler.. Hayatını kaybettikten sonra aklıma gelmişti, ışıklar içinde uyusun.


































Kahkahalar  bize  kaldı...

Nur  içinde  yat,  mekânın  cennet  olsun  Nejat  USTA . . . 








16 Kasım 2013 Cumartesi

Eskidendi, çok eskiden




Fazla söze gerek yok aslında; Murathan Mungan'ın şiiri herşeyi özetliyor, bir çok yaşadığımız güzellikler, anılar, özlediklerimiz hep geride kaldı. İşte o yüzden   '' eskidendi, çok eskiden ''   diyoruz. Sezen Aksu'da yorumuyla muhteşem bir şarkı hediye etmiş bizlere...










































╔═══╗ ♪
║███║ ♫ [ Sᴇᴢᴇɴ Aᴋsᴜ - Esᴋİᴅᴇɴ ]
║ (●) ♫
╚═══╝♪♪ ▄ █ ▄ █ ▄ ▄ █ ▄ █ ▄ █
ᴍɪɴ- - - - - - - - - - - - - - -- - - - - - - -- - - - -●ᴍᴀx











Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...